Avrupa Komisyonu’na göre, akıllı telefonlardan tekstil ürünlerine kadar çeşitli ürünlerin aşırı tüketimi, doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı artırmaktadır ve bu durumun düzenlenmesi gerekmektedir. Bunu azaltmaya çalışmak için 30 Mart’ta Sürdürülebilir Ürünler için Eko-Tasarım (ESPR) Yönetmeliğini açıklayan AB yöneticisine göre, bir ürünün yaşam döngüsü çevresel etkisinin %80’e kadarı tasarım aşamasında belirlenmektedir. Buradaki hedef aynı zamanda tüketici ürünlerini daha uzun ömürlü elde etmek, onarımını ve geri dönüşümü daha kolay hale getirmektir ve bunu başarmak için Komisyon, her türlü tüketim malında kullanılan bileşenlerin ve hammaddelerin menşeini izlemek için “dijital ürün pasaportları”nı tanıtmayı planlamaktadır. AB yöneticisi, ambalajın, AB’nin günlük tüketim malları için önerilen eko-tasarım kuralları kapsamında ayrı bir ürün kategorisi olarak düzenlenmeyecek olsa da, çevresel ayak izinin genel değerlendirmesine dâhil edileceğini söylemiştir.
Komisyon, “Düzenlenen tüm ürünlerin Dijital Ürün Pasaportlarına sahip olacağını” belirterek, bunun “tüketicilerin satın almalarının çevresel etkilerini bilmelerini sağlayacağını” söylemiştir. Avrupa Komisyonu’nun iç pazar departmanı direktörü Gwenole Cozigou, dijital pasaportlarla “herkes ürünlerin özelliklerinin ve üretilme şeklinin tam olarak ne olduğunu bilecek” demiştir. Dijital ürün pasaportları, tedarik zinciri boyunca daha fazla bilginin iletilmesine izin vererek ve ürünlerin onarılmasını ve geri dönüştürülmesini kolaylaştırarak “pazarımız için bir ezber bozan bir yenilik olabilir” demiştir. Bununla birlikte, ambalaj, 30 Kasım’da revize edilmek üzere olan Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Direktifi’nde (PPWD) zaten ele alındığından, Komisyonun Mart ayı önerisinin dışında bırakılmıştır.
29 Haziran’da Brüksel’de düzenlenen bir etkinlikte konuşan Cozigou, “Bağımsız bir ürün olarak paketleme, bu ESPR çalışma planına dâhil edilmeyecektir.” demiştir. Bu, Komisyonun yeni yeşil ürün planının bir parçası olarak hazırladığı ürüne özel kurallara atıfta bulunarak, endüstrinin “ambalaj konusunda yetkilendirilmiş bir eylem beklememesi gerektiği” anlamına geldiğini de eklemiştir. Aksine, ambalajı “piyasaya sürülen bir ürünün bir parçası olarak ele alıyoruz” demiştir.
Avrupa Oluklu Mukavva Üreticileri Federasyonu FEFCO’nun genel müdürü Eleni Despotou, “ESPR kapsamında ambalaj konusunda özel bir yetki devrine gerek olmadığına inanıyoruz” demiştir. Ona göre, ambalaj ve ambalaj atığı direktifinin devam eden gözden geçirme süreci, ek kurallara ihtiyaç duymadan “bir ürün olarak sürdürülebilir ambalaj ve ambalaj atıklarının sürdürülebilir yönetimi için” eko-tasarım kuralları oluşturma fırsatı sunulmaktadır.
Kâğıt bazlı ambalaj endüstrisi, güçlü bir gerekçesi olduğuna inanmakta ve çevresel performansının kanıtı olarak geçmiş performansını göstermektedir. AB rakamlarına göre, elyaf bazlı ambalajlar hacim olarak en yüksek geri dönüşüm oranına sahiptir (%82) – metal (%80), cam (%75) veya plastikten (%42) daha yüksektir. Sektör, daha yüksek toplama ve iyileştirilmiş geri dönüştürülebilirliğe odaklanarak 2030 yılına kadar %90 geri dönüşüm oranına ulaşmayı taahhüt etmektedir.
Ormancılık ve kâğıt hamuru sektöründe faaliyet gösteren İsveçli bir şirket olan SCA’nın başkanı Mats Nordlander, “Yeni mevzuat tasarlarken, çalışan bir şeyi düzeltmediğimizi hatırlamak gerçekten önemli, aksi takdirde bu kendinizi ayağınıza sıkmak gibi bir şey olurdu” demiştir. Kâğıt, yenilenebilir bir kaynak olan orman liflerine dayanan tek ambalaj olduğu için diğer ambalaj malzemelerinden de ayrılmaktadır. Nordlander, Brüksel’deki Haziran etkinliğinde, “Karbonu toprakta tutma konusunda gerçekten ciddiysek, yenilenebilirliğin bu yönünü [gözden geçirilmiş PPWD] direktifine dâhil etmemiz gerekiyor” demiştir.
Yine de, AB politika yapıcıları ve çevreciler arasında daha fazla düzenleme için istekler bulunmaktadır. Yeşil bir baskı grubu olan Avrupa Çevre Bürosu’ndan (EEB) Piotr Barczak, Avrupa Komisyonu’nun ambalaj üreticileri tarafından ödenen ücretleri çevresel ayak izlerine göre değiştirme planlarına atıfta bulunarak, düzenlemenin daha sürdürülebilir ambalajlara geçişi nasıl yönlendirebileceğini vurgulamıştır.
Yerel düzeyde uygulanan atık toplama ve geri dönüşüm planlarına katkı olarak ambalaj üreticileri tarafından ödenen Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (EPR) ücretlerine atıfta bulunarak, “Her üretici daha düşük EPR ücretleri ödemek ister” demiştir. Komisyon planlarına göre bu ücretler, ambalajların yeniden kullanılabilir ve geri dönüştürülebilir olup olmamasına göre farklılaştırılabilmektedir.
Yaşam Döngüsü Analizleri
Ancak üreticiler, AB düzenleyicilerinin farklı ambalaj biçimlerinin çevresel etkisini belirlemek için kullanacakları kriterler konusunda karasız olduklarını ve ana zorluğun, tam yaşam döngüsü analizine (LCA) dayalı olarak ambalaj malzemelerinin ekolojik özelliklerini tanımlamada yattığını söylemektedirler. Kağıt bazlı ambalaj endüstrisi için, orman liflerinin yenilenebilirliğinin tanınmasını sağlamak için önemli bir lobi çalışması bulunmaktadır. Nordlander, “Yenilenebilirliğin temel bir sorun olduğunu düşünüyorum. Fosilleri yerin altında tutmak konusunda gerçekten ciddiysek, yenilenebilirlik temel bir meseledir” demiştir.
Avrupa Karton Üreticileri Birliği ECMA’nın genel müdürü Mike Turner, “Eko-modülasyon gerçekten de geri dönüşümü kolay ambalaj formatlarını teşvik etmenin ve daha zorlu ambalaj formatlarını cezalandırmanın bir yolu” diye eklemede bulunmuştur. EURACTIV’e verdiği bir röportajda, “Bunun sektörü doğal olarak geri dönüşümü daha kolay ve daha yenilenebilir ambalaj türlerine doğru hareket ettireceğini düşünüyorum” demiştir. Çevre grupları buna itiraz etmemektedir. Barczak, “EPR modülasyonu söz konusu olduğunda yenilenebilirlik için puan verirdim” demiştir. “Ancak dayanıklılık, toksik olmayan içerik ve geri dönüştürülebilirlik için daha yüksek puanlar verilmelidir. Çünkü yenilenebilir kaynaklardan gelen ürünler bile geri dönüştürülemeyebilir” diyerek geri dönüşümün önemini vurgulamıştır. Barczak’a göre, en yüksek öncelik, cam kavanozlar veya yeniden doldurulabilir şişeler gibi yeniden kullanılabilir ambalajları teşvik ederek ilk etapta atıkları azaltmak olmalıdır. Ancak bu, kağıt bazlı ambalaj endüstrisi için en az arzu edilen sonuç olacaktır.
Turner, “Yeniden kullanımın bir yeri olduğunu biliyoruz” demiştir. “Ancak yeniden kullanılabilir ambalajlar için zorunlu oranlar getirmek yerine, Komisyon’dan tek kullanımlık veya yeniden kullanılabilir ambalajın en iyi seçenek olup olmadığına karar vermeden önce duruma göre yaşam döngüsü analizini kullanılmasını istiyoruz” diye eklemiştir.
Turner, hızlı servis restoranlarında yeniden kullanılabilir alternatiflere kıyasla tek kullanımlık kağıt tabanlı sofra takımlarının daha yüksek çevresel performansını vurgulayan yakın tarihli bir endüstri destekli LCA çalışmasına atıfta bulunarak, “Birçok durumda, tek kullanımlık daha iyi bir seçenek olabilir. Yaşam döngüsü analizi, toplanması, yıkanması ve yeniden piyasaya sürülmesi gereken yeniden kullanılabilir ambalajlara kıyasla önemli ölçüde azaltılmış su kullanımıyla birlikte daha düşük çevresel ayak izine sahip olduğunu göstermektedir” demiştir.
Yakın zamanda yapılan diğer LCA analizleri, oluklu ambalaj kutularının, Avrupa genelinde gıda taşırken yeniden kullanılabilir plastik kasalardan daha iyi performans sergilemektedir. Komisyon’dan Cozigou, ambalajın çevresel ayak izini değerlendirirken birçok yönün dikkate alınması gerektiğini kabul etmiştir. Ancak, aynı zamanda, farklı ambalaj endüstrisi grupları tarafından (fiber bazlı, cam ve plastik) geçmişte Komisyonun kimyasallarla ilgili dönüm noktası olan REACH düzenlemesini hazırlarken nasıl lobicilik yapıldığını hatırlatarak, sektörün LCA çalışmalarını bir tutam tuzla ele almıştır.
Dijital Ürün Pasaportu Ürün pasaportlarıyla ilgili olarak Cozigou, Komisyonun ambalaja belirli bir ürün türü olarak değil, “piyasaya sürülen bir ürünün bir bileşeni” olarak yaklaşacağını söylemiştir. Yetkili, “Bir ürünün en alakalı çevresel döngüsellik özelliklerini analiz ederken, elbette ilgili ürün grubu için ambalajın oynadığı rolü de araştırıyoruz” demiş ve gelecekte ambalaj sektörü için belirli eko-tasarım kurallarının benimsenmesini de dışlamamıştır. “Belirli eko-tasarım gereklilikleri yoluyla ilgili çevresel faydaların elde edilebileceği ortaya çıkarsa, bu tür gereksinimler ürünle ilgili bir ESPR’ye dahil edilebilir” demiş ve “Bu, ancak aynı faydaların ambalaj ve ambalaj atıkları direktifi gibi mevcut sektörel mevzuat yoluyla daha iyi elde edilemeyeceğine ikna olursak gerçekleşecektir. Bu nedenle, en iyi seçeneklerin ne olacağını görmek için Komisyon’da toplu olarak önümüzde hala yapılması gereken çalışmalar var.” diye sözünü bitirmiştir.