Küresel kentleşme artışıyla birlikte, giderek daha fazla insan şehirlerde yaşamaya başlamıştır. Bununla birlikte, Dünya Sağlık Örgütü’nün hava kalitesine ilişkin güvenlik sınırlarına uyan şehirde yaşayanlar toplam popülasyonun yüzde 10’unu kapsamaktadır. Toplumun, hava kirliliğinin kardiyovasküler ve akciğer hastalıkların gelişiminde sahip olabileceği olumsuz etkilere olan farkındalığı da artmaya başlamıştır. Aynı zamanda, son yıllarda ortam hava kirliliğinin cilt üzerindeki olumsuz etkisini ortaya koyan çalışmaların sayısı da gözle görülür şekilde artmıştır. Bu nedenle, kirliliğin potansiyel olarak zararlı etkilerine ilişkin endişeler, birçok tüketici için gündem konusu olmaya başlamıştır.
Gürültü, ısı ve ışıktan zararlı gazlara, radyasyona ve partikül maddeye (PM) kadar birçok farklı kirlilik türü vardır. PM’ler havada serbestçe dolaşırlar ve boyutlarına göre ultra ince (< 2,5 μm), ince (2,5-10 μm) ve kaba (> 10 μm) olarak sınıflandırılmaktadır. Vücut ve çevre arasındaki doğal bariyer olarak cilt, PM kirliliğinden doğrudan etkilenir ve belirtildiği gibi, yapılan çalışmalar bu kirleticilerin tamamen estetik olanlardan hücresel düzeyde değişikliklere kadar değişen etkilere neden olarak cilt sağlığını olumsuz etkilediğini göstermektedir.
PM, poliaromatik hidrokarbonlar ve/veya metaller gibi PM parçacıklarına yapışan diğer maddeler ile ciltte ciddi hasarlara neden olabilmektedir. Yakın tarihli bir inceleme, PM’lerin oksidatif strese neden olarak ve skualen gibi sebum bileşenlerini oksitleyerek ciltteki antioksidanları tüketebileceğinden ortam hava kirliliğinin yüksek olduğu bölgelerde yaşayan kişilerde akne semptomlarının ağırlaşabileceğine dair kanıt sağlamıştır. Başka bir çalışma, iç mekânda 2,5-10 μm boyutlarındaki PM’lere maruz kalmanın, alın bölgesinde artan hiperpigmentasyon ve üst dudakta kırışıklıklar gibi cilt yaşlanması belirtilerine sebep olduğunu göstermiştir. Hava kirliliğinin cilt üzerindeki etkisine ilişkin ek araştırmalar, PM’ye daha fazla maruz kalma arasında bir korelasyon tespit etmiştir. PM’lerin ayrıca cildin dış saldırganlara karşı birincil savunmalarından biri olan cilt bariyeri işlevini olumsuz etkilediği bildirilmiştir.
Kirlilik Önleyici Kozmetik Formülasyonlarının Değerlendirme Parametreleri
Kirlilik, birçok madde ve enerji türünden oluştuğundan, cilt üzerindeki etkilerini incelemek için herkese uyan tek bir yöntem yoktur. Bu nedenle, mevcut yazarlar, cildi partikül boyutundaki kirleticilere karşı koruma yetenekleri açısından kozmetik bileşenleri ve formülasyonları değerlendirmek için bir dizi test kullanan sistematik bir yaklaşım geliştirmişlerdir.
Testler dört temel mekanizmayı hedef almış ve hem bileşenleri hem de formülasyonları değerlendirmiştir. Bu mekanizmalar;
- Anti-adezyon özelliği
- Durulanabilirlik
- Anti-Penetrasyon özelliği
- Temizlenme özelliği
Test ürünlerinin yapışma önleyici özellikleri iyileştirip iyileştirmediği, test numuneleri ile ön işleme tabi tutulmuş deriden parçacıkların durulama özellikleri, iyileştirilmiş arındırılma; penetrasyon özellikleri ve test ürünlerinin temizleme ürünlerindeki kirletici partikülleri uzaklaştırma etkinliği değerlendirilmiştir.
Her mekanizma için en iyi performans gösteren bileşenler yeni formülasyonlara dahil edilmiş ve bunlar daha sonra PM’ye karşı etkinlik açısından test edilmiştir. Sonuçlar, içerik maddelerinin etkilerini ve özelliklerini taramaya yönelik bu sistematik yaklaşımın ve ardından verilen amaç için formülasyonlar geliştirmek için en iyi performansa sahip olanların kullanılmasının başarılabileceğini göstermiştir. Bu yaklaşım ayrıca nemlendirici ve yağ bileşenlerinin PM tutunmasını arttırdığı gibi çeşitli ilginç sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Böylece, nemlendirici ve yağ bazlı bileşenlerin konsantrasyonu azaltılarak ve bu bileşenler yerine uçucu maddeler kullanılarak, partikül tutunmasını azaltıcı yüksek performanslı formülasyonların geliştirilebileceği ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak, açıklanan bu yaklaşım, etkili kirlilik önleyici formülasyonların geliştirilmesini desteklemeye yardımcı olmak için kullanılabilir.